Gazeteci Fatih Altaylı: Sır olan, Devlet Bahçeli’nin terörü neden 26 yıl önce değil de şu anda bitirmek istediği
Gazeteci Fatih Altaylı, yakalandığında röportaj yaptığı PKK lideri Abdullah Öcalan’ın o günden bugüne son derece dengeli bir tutum ve telaffuz içinde, bugün ne söylüyorsa, o gün de benzeyennoktada olduğunu ifade ederek, “Ve 1999’dan başlayarak en az üç sefer örgütüne ‘Silahları bırakın’ talimatı verdiği de bir sır değil. Sır olan, Devlet Bahçeli’nin terörü neden 26 yıl önce değil de şu anda bitirmek istediği” diye sordu.
Fatih Altaylı, bugünkü köşe yazısının “Önder diyen yakında ‘pekeke’ de der!” başlıklı ilk kısmında, Bahçeli’yi eleştirerek şunları yazdı:
“’Kurucu Önder’
Bu, aslında PKK üyelerinin ve sempatizanlarının uzun yıllardır kullandığı bir sıfat.
Terör örgütünün üyeleri, Öcalan’dan söz ederken çoğu zaman ‘önderlik’ sözünü kullanmışlardır.
Öcalan da kendinden bahsederken ‘önderlik’ demeyi tercih etmiştir.
Hatta komik bir anıdır, yıllar önce kendisi ile yaptığım röportajda o vakitler çokça konuşulan ‘Apo’nun haremi’ argümanlarını sorduğum zaman ‘Önderlik güneşidir. Bayan erkek tüm gerillalar, herkes önderliğe yakın olmak, onun ışığından faydalanmak ister’ diye enteresan bir karşılık vermiş, benim manalı şaşkınlığım üzerine ‘Yok canım, o manada değil’ diye başımda oluşan istifhamı düzeltmişti.
Neredeyse tüm bir siyasi hayatını Kürt siyasal hareketinin meşru ve yasa dışı tarafını hedefe koyarak geçirmiş bir siyasetçinin bugün terör örgütünün başkanına terör örgütü üyelerinin layık gördüğü sıfatı kullanarak hitap etmesi son derece farklı ve değerlidir.
Yarın öbür gün PEKAKA yerine PEKEKE demeye de başlarsa dönüş dört başı mamur hale gelecektir.
Tabii yeniden de Bahçeli’nin hâlâ ‘Narkoz etkisindeydim, ne dediğimi bilmiyordum’ diye bir çıkış yapmasını yahut telefonunun hacklendiğini söylemesini de beklemiyor değilim.
Ve tabii Bahçeli’nin Öcalan’a ‘önder’ demesinden daha garip olan mesele ise buna hiç kimsenin şaşırmamış olmasıdır.
Dün, ‘CHP’ye oy verirseniz Öcalan’ı ve Demirtaş’ı serbest bırakırlar’ diyen birinin bugün söylediklerinin son derece olağan karşılanıyor olması aslında sorunun Bahçeli’de değil, tüm toplumda olduğuna da işaret etmektedir.”
“Sır olan Bahçeli’nin neden 26 yıl önce bitirmek istemediği”
Altaylı, yazısının, “Kim dengeli, kim tutarsız” kısmında ise, Öcalan’la yakalanmasından önce yaptığı röportajı hatırlatarak, “Bugün Öcalan yeniden siyasi gündemin bir kesimi olunca okurlar da çeyrek asırdan daha fazla bir zaman önce Öcalan’ın neler dediğini merak edip soruyorlar. Öcalan’a yaptığımız röportajın tam öyküsünü bir diğer zaman baştan sona anlatırım ama madem sordunuz söyleyeyim, Öcalan o günden bugüne son derece dengeli bir hal ve telaffuz içinde” diye yazdı. Öcalan’ın yakalanmasından önce kendisine söyledikleri ile bugün söyledikleri arasında büyük bir uçurum olmadığını yazan Altaylı, şöyle devam etti:
“Yakalanmasından 1 yıl kadar önce, Lübnan’ın Bar Elias kasabasında, bir meskenlerinde buluştuğumuz Öcalan’la o gün epeyce uzun bir konuşma gerçekleştirmiştik.
Öcalan Suriye muhaberatı ile birlikte gelmişti.
Ve son derece şaşırtan bilgiler vermiş ve farklı teklifler getirmişti.
Öcalan, Türkiye’deki iktidarların kendisi ile tekraren iletişim kurduğunu anlatmış, bilhassa Necmettin Erbakan’ın kendisine aracılar gönderdiğini söylemişti.
Öcalan’ın halinde en ilgimi çeken, Devlet’e karşı büyük bir isyan hareketi başlatmış olan bu terör örgütü başkanının, bir yandan da Türkiye Cumhuriyeti’ne hürmet duyduğunu görmüş olmamdı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin büyüklüğü ve gücünü kabul ediyordu.
Teşhis edebildiğim kadarı ile en çok önemli kederi, muhatap alınmaktı.
Ve tekrar gördüğüm ‘yorgun ve umutsuzdu’.
İsyanının başarılı olamayacağının şuurundaydı.
‘Devlet fırsat versin gelip bu sorunu çözmelerine yardımcı olayım. Daha fazla kan akmasın’ diyordu.
Yani bugün ne söylüyorsa, o gün de benzeyennoktadaydı.
Türkiye’ye döndüğümde periyodun güvenlik bürokrasisi ‘Öcalan’la görüşmemi’ anlatmam için beni davet etmiş, aslında ‘kibarca’ sorguya çekilmiştim.
Kendilerine o gün söylediğim cümle muhtemelen devletin arşivinde mevcuttur.
‘Bıkmış ve yorulmuş bir terör örgütü lideri ile karşılaştım. Kendisine OHAL bölge valiliği verirseniz gelip terör örgütüne karşı savaşacak gibi bir ruh hali vardı. OHAL valiliği yüksek bir görev, vali yardımcılığına hatta daha azına bile razı gelir’ demiştim.
Zaten yakalandığında da ilk söylediği söz ‘Devletimin emrindeyim’ olmuştu.
Ve 1999’dan başlayarak en az üç kere örgütüne ‘Silahları bırakın’ talimatı verdiği de bir sır değil.
Sır olan, Devlet Bahçeli’nin terörü neden 26 yıl önce değil de şu anda bitirmek istediği.“