Hastalara fazla radyoaktif madde verildi iddiasında yeni gelişme: İletiler ortaya çıktı, cürümlerin bir kısmı itiraf edildi
Gazeteci Timur Soykan, Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki radyoaktif skandalın bildirilerini ortaya çıkardı. Konuşmalarda doktor ve teknisyenlerin suçlarını kabul ettiği görüldü.
Birlik Sağlık Sen Muğla Şehir Başkanı Abdullah Gül’ün Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusu ile Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nükleer Tıp Merkezi’ndeki tiroit sintigrafisinde insanlara yüksek dozda radyoaktif madde verildiği iddiası gündeme gelmişti. Bu iddia Sağlık Bakanlığı’nın başlattığı müfettiş incelemesinde de doğrulanmıştı. Lakin müfettiş olayın yargıya intikal ettirilmesine gerek duymamıştı. Soruşturmanın gecikmesi sayesinde Nükleer Tıp Merkezi’nde hizmet alımı yapan MNT Sağlık Hizmetleri A.Ş. 36 aylık ihaleyi 120 milyon TL’ye aldı. Bu ihaleden sonra şirkete ihale yasağı geldi.
Birlik Sağlık Sen Muğla Şehir Başkanı Abdullah Gül’ün Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusu ve sunduğu dokümanlara göre; skandal yüksek doz radyoaktif madde verilmesiyle sınırlı değil.
Soykan’ın yazısı şöyle:
“Doktorların tutanak ve dilekçesinden sonra Sağlık Bakanlığı müfettişinin incelemesi sürerken farklı gelişmeler yaşandı. Teze göre; MNT Sağlık Hizmetleri A.Ş.’nin çalışanı olan teknisyenler, haklarında adli sürecin başlamasını engellemek için planlar yaptı. Bir teknisyen, kurdukları WhatsApp kümesindeki yazışmaları hekimlere ve müfettişlere verdi. Bu WhatsApp yazışmaları Abdullah Gül tarafından Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’na da sunuldu.
Suçların bir kısmı itiraf edildi
İddiaya göre bu WhatsApp yazışmalar şöyle:
M.M: Evet bence de o denli yapalım.
E.E: Hepimizi bir hayatı var. Bunun uzaması aşırı kötü olur. İş bulunur bulunmazfakat daha uzamasın.
Bir teknisyen bu kümede şöyle yazıyor: “Bana kaç defa ‘Efora girdin perzantin vakti sen var mıydın’ diye sordular. Ozan hoca ‘Adozini nasıl yapıyordun sen’ diye sordu. Şayet bunu da öğrendilerse işin içinden asla çıkamayız, tamamen bittik.”…
M.M: Biz istifa edelim diyeceğiz işte. Bizim ile çalışmak istemiyorlar esasen.
E.E: Bence de kâfi ki uzamasın diyelim. Biz bunları ödeyemeyiz diyelim.
Bir öteki teknisyen ise kalp sintigrafisi konusundaki inceleme hakkında şöyle yazıyor:
“Adam bir koli EKG koymuş odaya. Sen görmedin mi? Ben dosya götürmeye korkuyorum artık.”
Ö.A. yanıt yazıyor:
“Yok ben dikkat etmemişim. Baksın hepsine. Bir şey elde edemez. EKG’ye bakıp ne anlayacakmış.”
Bir öbür teknisyen:
“Aynen o denli hiçbir şey yok EKG’lerde.”
Bir öbür teknisyen:
“Herkeseetki vermez ki.”
Ö.A: “Yok anjiyolar yanlış çıkıyormuş. O denli diyorlardı.”…
Teknisyen M.M. devamında şöyle yazıyor:
“Onları yırtıp atmadık mı abi biz.”
Ö.A: “Neyleri.”
E.E: “Çok eskileri, atmıştık.”
Ö.A: “Attık.”
M.M: “Adozinden şad değillerse biz ne yapalım.”
Doktorlarla yapılacak görüşme öncesinde teknisyenlerin WhatsApp kümesinde M.M. şöyle yazıyor: “Tamam işte biz diyeceğiz ki ‘Hocam siz ne istiyorsanız artık onu yapacağız. Gitmemizi istiyorsanız dagidebiliriz. Kâfi ki adliyeye adliyeye gitmesin’ diyeceğiz.”…
Z. isimli teknisyen: “Aşağıdaki kısımda olduğu değil dimi artık veriliyor şu lanet şey.”
M.M: “Z. şu mesajları atma Allah aşkına.”
Savcılığa sunulan bu yazışmalarda suçun bir kısmının itiraf edildiği öne sürülüyor lakin bu mevzuyu savcılık soruşturması netleştirecek.
Elbette bu skandal yalnızca hastanedeki birkaç teknisyene yüklenemez. Bu teknisyenlere eğitim vermek ve denetlemekle sorumlu olanların soruşturulması gerekiyor. Hem teknisyenlerin çalıştığı hizmet alımı yapılan şirketin hem de hastanenin sorumluluğu var. Üstelik MNT Sağlık Hizmetleri A.Ş. özel ve devlet hastanelerinde onlarca Nükleer Tıp Merkezi’nde hizmet veriyor. Buraların da denetlenmesi gerekiyor.”
Yazının tamamını okumak için .