Şimdi olması gereken, Danıştay’ın evvelki içtihatlarına da riayet etmesi ve Anayasa Mahkemesi iptal münasebetini dikkate alarak rektör atama sürecinin de iptaline karar vermesi gerektiğidir
*Avukat Fırat Kuyurtar
Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne 2021 yılı başında önce Melih Bulu atanmış sonrasında da 6 ay benzeri bir sürede görevden alınmış ve yerine bu kez Ağustos 2021’de Naci İnci atanmıştı. Akademisyenler, öğrenciler, mezunlar ve geniş bir kamuoyu bu şekilde yapılan atamalara tepki göstermiş, hukuksal hakların kullanımı bağlamında çeşitli davalar açılmıştı.
Rektör ataması ile başlayan hukuksuzluklar silsilesini sırasıyla, hangi gereksinime binaen kurulduğu meçhul olan Hukuk ve İletişim Fakülteleri (daha sonra Data Bilimi ve Yapay Zeka Enstitüsü, Yönetim Bilimleri Fakültesi) izlemişti. Sonrasında da akademik ünitelere sızma ve sonucunda de bu üniteleri ele geçirip denetim etme yönünde ataklar gelmişti. İşleyişe karşı çıkan kim varsa, ya disiplin soruşturmasına tabi tutulmuş, görevden alınmış ya da uzaklaştırılmış, ya görevden alınmış veya misyonuna son verilmiş ya da tekrar göreve atanmamış yahut da yerleşkeye girmelerinin önüne geçilmişti.
Geçen süre itiraz edenleri haklı çıkardı. Emel; kamu faydası ve eğitim öğretim hizmetini daha ileriye taşımak değildi. Merkezi siyasal iktidarın taleplerini yerine getirmek, liyakati bir kenara bırakarak kadrolaşmak, kurum hafızasını ve kültürünü çökertmek, çölleştirmekle görevli bir yıkım ekibi benzeri hareket edilmekteydi. Burada saymaya kalktığımızda yazının amaçladığı ve boyutunu değiştirecek mertebede olan tüm hukuksuzlukların yönetimi için bir görevli atanmıştı. Bu vazifelinin o denli yetkileri vardı ki, takdir yetkisi ismi altında neredeyse küçük bir ülkenin neredeyse mutlak yetkilere sahip Cumhurbaşkanı gibi hareket edebilecek yetkilerle donatılmıştı.
İşte o kamu görevlisinin yani rektörün Cumhurbaşkanı tarafından atanmasının desteğini oluşturan yasa kuralı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildi. İptal münasebetine göre (ki bu münasebetler bizim tarafımızdan da açılan davalarda motamot ifade edilmişti), Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş için çıkarılan yetki kanunu ile Cumhurbaşkanlığı’na verilen yetkinin sonu aşılmıştı. Kanunla yapılması gereken düzenlemeler alt norm olan Kanun Kararında Kararname ile yapılmıştı ve bu Anayasa’nın mülga 91.maddesine tersti. Metottan iptal kararı verildiği için temele ilişkin iptal incelemesi yapılmamıştı. Anayasa Mahkemesi kararının yürürlüğü de 1 yıl sonraya bırakılmıştı.
Peki bunlar ne manaya geliyor?
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceğini ifade eder. Bu kuralın varlığının sebebi kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına ya da toplum huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçları önlemektir.
Öte yandan; bu kuralın uygulanması da mutlak değil. Danıştay ve Yargıtay’ın bu mevzuda emsal oluşturabilecek onlarca kararı var. Örneğin; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu verdiği bir kararda bu durumu şöyle ele almakta: AYM iptal kararının doğal sonucu olarak, bir kanun yahut kanun kararında kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan, hak ya da menfaatlerini ihlal eden kuralın Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde iptal kararının hukuksal sonuçlarından yararlanmaları gerekeceği açık olduğu ifade edilmektedir. Hatta bu iptal kararının gereği olarak, iptal edilen yasa kuralına dayalı olarak çıkarılmış yönetmelik, kararname gibi alt mevzuat kurallarının da uygulanmasının hukuksal olarak desteğinin olamayacağını ifade etmektedir. (İDDGK. 9.7.2009, 2009/549)
Bu örneği Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanması olayına uygulayacak olursak şöyle bir sonuca varmamız gerekir; rektör atama süreci, iptal edilen yasa kararı ile bu yasa kararına dayalı çıkarılan Kararname uyarınca yapılmıştı. Bu sürece karşı tarafımızca iptal davası açılmış ve şimdi sonuçlanmamıştır yani hala devam etmektedir. Anayasa Mahkemesi atama sürecinin desteği olan yasa kuralını iptal etmiştir. İptal münasebetinde; kanunun, Kanun Kararında Kararname ile değiştirildiği, Cumhurbaşkanı’nın yasa kuralını bu şekilde değiştiremeyeceği, buna yetkisinin olmadığı hukuksal münasebeti Anayasa Mahkemesi kararında açıkça ifade edilmiştir.
Şimdi olması gereken, Danıştay’ın evvelki içtihatlarına da riayet etmesi ve Anayasa Mahkemesi iptal münasebetini dikkate alarak rektör atama sürecinin de iptaline karar vermesi gerektiğidir. Aksi yönde verilecek kararın hukukla ilgisi olmadığı benzeri yargı kurumuna vurulacak yeni bir darbe daha olacaktır.