Kars’ın meşhur Kaz Evi nasıl kuruldu? | Nuran Özyılmaz: Eşimden fiziki, ruhsal ve ekonomik şiddet gördüm; her şeye bileziklerimi satarak başladım…
Kars’ta doğup büyüyen Nuran Özyılmaz, yaşadığı tüm zorluklara karşın azmi ve teşebbüsçü ruhuyla hem kendi hayatını hem de etrafındakilerin hayatını değiştirdi.
Dünya Bayan Çiftçiler Günü vesile ile Türkiye İş Bankası’nın düzenlediği toplantıda katılan başarılı teşebbüsçü, kıssasını ve tecrübelerini anlattığı konuşmasında, bayanların ekonomik ve toplumsal hayatta daha fazla yer alması gerektiğini vurguladı.
Konuşmasına teşekkür ederek başlayan Özyılmaz, “Bu programı hazırlayan, emek eden herkese çok teşekkür ediyorum. Ayrıyeten bize bugünleri, bu özgürlüğü sunan, bizi dünyada ilk seçen ve seçilen bayan unvanını veren Mustafa Kemal Atatürk‘ü hürmetle, rahmetle anıyorum” dedi.
Toplantıya Kars’tan katıldığını belirten Özyılmaz, ailesinin kuşaklar uzunluğu bu şehirde yaşadığını ifade etti:
“Memleketten göç etmeyen, o memleketi bekleyen bir aile, 100 yılın çok üstünde orada yaşayan bir ailenin çocuğuyum. Altı kardeşin, en büyüğüyüm. İki kız, dört erkek, hep o şehirde yaşadık, o kenti bekledik.”
Nuran Özyılmaz’ın konuşmasının tamamını dinlemek için
“Yoktan, eksiklikten kaçmak deva değil!”
Kars’ın geçmişte ağır göç verdiğini ve ekonomik zorluklar yaşadığını hatırlatan Özyılmaz, “Kars çok göç vermiş, hatta 70’li yıllarda çoğu gazete başlıklarında ’50 bin liraya satılık şehir’ diye yazılmıştı.biz o kenti beklemek zorundaydık. Yoktan, eksiklikten kaçmak deva değil” diye konuştu.
“Evlendikten sonra hayatın, madalyonun karşıt yüzünü görmeye başladım”
1957 doğumlu ve 1974 Ticaret Lisesi mezunu olan Özyılmaz, üniversiteyi kazanmasına karşın periyodun şartları ve aile baskısı nedeniyle eğitimine devam edemediğini anlattı:
“Türkiye’nin sağ-sol döneminde çok çalkantılı bir dönem olduğu için etraftan babamı çok etkilediler. ‘Kız çocuğudur, o kadar emek edeceksin, ne olacak, kocaya gidecek’ dediler. Nerede kalacak? O zaman da bu kadar kolay imkanlar yoktu. Her yerde üniversite yoktu, ulaşım kolay değildi.”
19 yaşında aile aracılığıyla evlendiğini belirten Özyılmaz, “İyi bir çocukluk, iyi bir gençlik geçirdim evlendikten sonra hayatın madalyonun aksi yüzünü görmeye başladım. Zira iyi bir ailede büyüdüm, babam çok iyi bir babaydı, vizyonlu, düzgün bir aile. Halamın oğluyla aile aracılığıyla evlendim. Zorla değildi, aile o denli münasip gördü” dedi.
“Eşimden fiziki, ruhsal ve ekonomik şiddet gördüm”
Evliliğinde önemli zorluklar yaşadığını ifade eden teşebbüsçü, “Dört kız çocuğum oldu. Hem çocuk cinsiyetinde eksiği yaşadım, hem eşimin alışkanlıkları vardı. Alkol ve kumar hastalığı olan biriydi. Kazanıyor ama çıkar dışarıda harcanıyor, bize o çıkarın bir yararı gelmiyor” diye anlattı.
“İstemek, beşere değer vermeyen birisinden istemek kadar insanı alçaltan ve küçülten bir şey yoktur” diyen Erden, “Ekmek parası istersin, arbede olur. Temizlik ürünleri istersin, Allah’ım hiç o denli bir şey söylememen gerekir.fakat bu türlü bir hayat devam etmez” sözlerini kullandı.
“Güçlü bir karakterim var, ne yapabilirim telaşıyla yola çıktım”
Kamuda çalışmasına izin verilmediğini belirten Özyılmaz, güçlü bir karaktere sahip olduğunu ve tabuları yıkmak için adım adım ilerlediğini söyledi: “Tabuları alıştıra alıştıra yıktım, bayrak açarak değil. Birkaç bileziğim vardı, ne yapabilirim diye niyetiyle elimdeki o bilezikleri herhangi bir gereksinime bozdurursam olay biter. ben bunu ticarette kullanırsam, çoğu zaman ekmeğimi kazanmış olurum.”
Bileziklerini sermaye yaparak konutlarında tuhafiye gereçleri satmaya başladığını anlatan Özyılmaz, “Öyle bir müşteri profilim var ki, benim aynıi dışarı bırakılmayan, çarşı pazar tanımayan, köyden gelen bayanlar. Hiç müşterisiz kalmadım, öylesine başladım” dedi.
“Özgürlüğüm, konutum kadardı”
Özyılmaz, örgü makinelerinin iş yaptığını fark ederek biriktirdiği parayla bir örgü makinesi aldığını söyledi: “Hiç tanımadığım bir makineyi getirmişim ve örgü yapacağım. Kendi kendime içimdeki sese seslendim, ‘Ben onu öğreneceğim’. Öğrendikten sonra tanınan bir örgücü oldum.”
O periyoda kadar özgürlüğünün konutuyla sınırlı olduğunu belirten teşebbüsçü, tereddütlerine karşın işlerini büyütme kararı aldığını anlattı: “Eşim sürdürülebilir bir ticaret yapamıyor, her yıl bir kasap açıyor bir kasap kapatıyor. O dönem tekrar bir kasap kapatmış, bize dedi ‘Adres olur, bir iş yeri kiralayalım’. İşyeri kiraladı, ön tarafı satış yeri yaptık, arka tarafı atölye aynıi kurdum. Dört kız çocuğu, hepsini yeteneğine göre vazifelendirdim.”
“O işin modası geçti, yeni arayışlara girdim”
Zamanla örgü işinin modasının geçtiğini ve para kazandırmadığını belirten Özyılmaz, yeni arayışlara girdiğini ifade etti: “90 öncesi sefalete dönmek istemiyorum. Ne yapabilirim diye düşünüyorum. Günlük yemekler yapan ufak bir yeri borç harç düzelterek iki masayla başladım. Emel Bağkur’dan emekli olabilmek, sağlık ve bir sosyal garantinin olması.”
“Kars Kaz Konutu’nu kurarak kaz yemeğini ön plana aldım”
Altı ay sonra ‘Kars Kaz Evi’ni kurduğunu söyleyen teşebbüsçü, yöresel yemeklerin sunulacağı bir restoran fikrini hayata geçirdiğini anlattı: “Ürün tedariki çok zor, satılmayan bir ürünün ismini işletmeme koymuşum. Bu işte sürdürülebilirlik çok önemli. Ne yapabilirim korkusuyla tekrar düşüncelerdeyim.”
“Kaz yetiştiriciliğini canlandırmak için dernek kurdum”
Kaz etinin temininde yaşanan kasvetleri aşmak için bir dernek kurduğunu belirten Özyılmaz, “Pilot bölgeleri tanıyorum, mahalleleri, köyleri biliyorum. O bayanları derneğe üye yaptım. O bayanlardan gidip meskenlerinden hafriyat satın alıyorum, parayı veriyorum, bayanlar mutlu. Neden? Sahada elindeki ürünün para ettiğinin farkında oldular” dedi.
Bu teşebbüsüyle kaz yetiştiriciliğinin bölgede yaygınlaştığını ifade eden Özyılmaz, “Herkes bir yarış halinde kaz yetiştirmeye başladı. O bayanlar hep bana kaz yetiştiriyorlar. Hatta kazcımın biri bir belgeselde diyor ki, ‘Nuran ablam kaz meskenini kurdu, ben altın aldım, ev aldım, para kazandım’. Şu Anda en büyük projelerin ana başlıklarından birisi sahada para farkındalığı yaratmak. Şayet bir ürün para ediyorsa, orada cazip bir istikameti vardır” diye konuştu.
“Kars’ı turizmin gözdesi haline getirdik”
Kars Kaz Evi ile Kars’ı turizmin gözdesi haline getirdiklerini belirten teşebbüsçü, “Kaz konutunu kurarak kaz yetiştiricilerine bir pazar kapısı oluşturdum. Bu çok değerliydi. Geçmişte bizim geleneğimizde var ama turizm tanımamıştır, paraya dönüşmemiş. İşte o işletmeyle ben köylünün arkasında durarak ‘Yetiştirin’ diyerek talebe hitap ettikçe yetiştirici kazanmaya başladı” dedi.
“Kaz tüyleri ihraç ediliyor, kaz yağı endüstride ve sağlık sektöründe sullanılıyor”
Kaz tüylerinin yurt dışına ve iç piyasaya satıldığını ifade eden Özyılmaz, “Macaristan’a bir kaz sektörü tarafından davet edildim, oraya tüy numuneleri götürdüm. Şu anda Macaristan bizden tüy satın alıyor. İç piyasada tüy satın alan firmalar ve fabrikalar var. Bundan Ötürü bizde kaz yağı sanayi sektöründe, sağlık sektöründe kullanılmaya başladı” dedi.
Yaptığı işin medyada ve sosyal medyada geniş yankı bulduğunu belirten Özyılmaz, “Bunlar medyada, belgesellerle, çok televizyon programlarıyla oldu. Daha sonra sosyal medya olmaya başladı, işler daha kolay oldu, anında sunulabilir hale geldi” diye konuştu.
Kars’ta ilk bayan teşebbüsçü olduğunu vurgulayan Özyılmaz, “Erkekli toplum genelde kahvenin önünden geçsem ceketini düğmelerfakat kadar iş yapacağımı düşünemedim. Onların hepsi benim yaptığım menüyle yürüyorlar, alternatifler çoğaldı. İlk ben çalıştım, turizme kaz yemeğini sundum, daha sonra tanınan bir iş yaptım. Medyadan inmeyen bir iş, yayından ve basından inmeyen bir işletme. Herkes bu işi yapmaya başladı” tabirlerini kullandı.
Girişimleriyle kırsalda kalkınmayı ve il iktisadında istihdamı artırdığını söyleyen Özyılmaz, “Kırsalda kalkınma, il iktisadında istihdam ve aileler güçlendi. Güçlü aileler, güçlü evlatlar yetiştirir. Güçlü ailelerde bayan güçlenirse saha güçlenir, toplum güçlü olur. Zira bayan ekonomik manada da güçlü olursa, güçlü evlatlar, eğitimli evlatlar yetiştirir” dedi.
“Köyde muvaffakiyet için ya boyun eğersin yahut başkaldırırsın, ben herkese başkaldırdım!” | Kars’ta hayvancılık yapan 24 yaşındaki Hilal Erben anlatıyor