“Ergen beyni tehlikeyi görmüyor!”
Ergenlik döneminde tehlike algısının yetişkinlere kıyasla daha zayıf olduğunu belirten uzmanlar, bu durumun beynin risk değerlendirmesi ve dürtü denetiminden sorumlu prefrontal korteksinin şimdi gelişimini tamamlamamış olmasından kaynaklandığını söylüyor. Ergenlerin riskli davranışlarının birçok nedeni olabildiğini dile getiren Çocuk-Ergen Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, “Hormonal değişimler, kimlik arayışı, sosyal kabul isteği ve çevresel faktörler de bu süreci etkiliyor,” dedi. Sosyal medyanın ise riskli davranışların cazip hale gelmesine ve tehlike algısının zayıflamasına neden olabildiğine dikkat çeken Yıldırım, aile tavırlarının da bu noktada belirleyici rol oynadığını vurguladı.
Çocuk-Ergen Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, ergenlerin tehlike algılarının neden yetişkinlerden farklı olduğunu ele alarak, bu durumla başa çıkma yollarını açıkladı.
Risk değerlendirmesi ve dürtü denetimi ergenlikte daha zayıf
Ergenlerin tehlike algısının yetişkinlere kıyasla farklılık gösterdiğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, “Bunun sebebi ergen beyninin şimdi tam manasıyla gelişmemiş olmasıdır. Bilhassa prefrontal korteks, risk değerlendirmesi, dürtü denetimi ve karar verme işlevleri yöneten bir bölge olup, bu alan ergenlik devrinin sonlarına kadar gelişimini sürdürür,” dedi.
Bu nedenle ergenlerin riskleri gereğince değerlendirememe ya da uzun vadeli sonuçları göz arkası etme eğiliminde olduklarını ifade eden Yıldırım, “Ayrıca ergenlerde duygusal cevapları yöneten beynin bölgesi amigdala, daha etkinken prefrontal korteks bu karşılıkları denetim etmekte daha az tesirlidir,” tabirini kullandı..
Ergenlerin riskli davranışlara yatkın olmalarının birçok sebebi var
Ergenlerin riskli davranışlarının birçok nedeni olabildiğine işaret eden Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, “Sadece ruhsal, çevresel yahut biyolojik diyemeyiz. Alt başlıklarını da kıymetlendirmek gerekir,” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biyolojik olarak ergenlik dönemi, bedende büyük hormonal değişimlerin yaşandığı bir dönem ve bu hormonlar duygusal ve dürtüsel reaksiyonları arttırabiliyor. Tekrar beyin gelişiminin de tamamlanmamasından kaynaklı olarak riskli davranışları artabiliyor. Ruhsal tesirlerinden bahsedecek olursak; kimlik gelişimi, bağımsızlık arayışı, sosyal kabul ihtiyacı ergenleri riskli davranışlara yönlendirebiliyor. Ergenler kendilerini kanıtlama yahut ait olma hissini yaşama isteğiyle her zamanbu davranışları denemek isteyebiliyorlar. Aile, arkadaş grubu, okul, toplum aynıi çevresel faktörler de ergenlerin riskli davranışlarda bulunma yatkınlıklarını şekillendirebiliyor. Arkadaş grubunun kötü tesiri, ailedeki gerilim benzeri daha olumsuz çevresel faktörler risk alma davranışlarını teşvik edebiliyor.”
Sosyal medya ergenlerin tehlikeyi daha düşük algılamalara neden olabiliyor
Vurgulanması gereken çok önemli noktalardan birinin de sosyal medya ve dijital dünyanın ergenlerin tehlike algısını çeşitli biçimlerde etkileyebildiği olduğunun altını çizen Yıldırım, “Sosyal medya ergenlerin kendilerini ifade etmeleri için bir platform görülse de vakitte yanlış bilgi yayılması, riskli davranışların idealize edilmesi ve daima sosyal kıyaslamaya yol açılabiliyor. Bu da ergenlerin tehlikeyi daha düşük algılamalara neden olabiliyor. Ayrıyeten sosyal medyada kendilerini ifade etmek için kimi riski davranışlar sergileyip ilgi çekmek, takipçi kazanmak amacıyla daha cazip bir noktaya getirebiliyorlar,” açıklamasını yaptı.
Aşırı esirgeyici ebeveynlik de ilgisiz ebeveynlik de risk algısının zayıf olmasına yol açabiliyor
Aile tavırlarının da ergenlerin tehlike algısı üzerinde tesirli olduğuna vurgu yapan Yıldırım, şunları söyledi:
“Aşırı kollayıcı ebeveynlik ergenin riskli durumları algılama ve baş etme hünerlerini sınırlayabiliyor. Bu durum ergenin risk algısının zayıf olmasına yol açabiliyor. İlgisiz ebeveynlikte ise ebeveynin ilgisiz ya da tutarsız davranışlarının yoğunluğu ergenin kendine itimadını zedeleyebiliyor yahut tehlikeli durumlarla başa çıkma konusunda zayıf bir algı geliştirmesine neden olabiliyor. Bu durumda da ergen riskli davranışlara daha yatkın hale gelebiliyor. Zira denetimsizlik ve izlenme duygusu eksik kalabiliyor.”
Pozitif rol modeller ergenlerde sorumlu davranışları teşvik edebiliyor
Ergenleri riskli davranışlarından muhafazanın en aktif yollarından birinin çok taraflı bir yaklaşım olduğunu aktaran Yıldırım, “Eğitim ve bilinçlendirmelerin fazlalaştırılması gerekiyor. Zira ergenlerin risklerin farkındalığını gözlemlemesi, tesirli eğitim ve bilinçlendirme programlarıyla yapılabilir,” dedi.
Ailelerin ve eğitimcilerin pozitif rol modeller olmalarının da çok çok önemli olduğunu vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:
“Ergenlere pozitif rol model sunulduğunda, daha sağlıklı bir iletişim gelişebiliyor, sorumlu davranışları teşvik edilebiliyor ve aile içindeki iletişim de ergenin güvenliğini arttırabiliyor. Açık iletişim epeyce değerli. Aileler ve eğitimciler ergenlerle açık ve anlayışlı bir şekilde iletişim kurarak onların kaygı ve fikirlerini anlamalı ve riskli durumlarla başa çıkmaları desteklenmeli. Açık irtibatın olmadığında ergenler kimi davranışları saklama, gizleme seçeneğine yönelebiliyor. Ergenlerin sosyal etrafları de çok önemli. Sağlıklı arkadaşlıklar, pozitif okul ortamları ve toplumun takviyesi ile riskli davranışlarından kaçınmaları arasında bir bağ var.”